
".... Miss Amelia'nın içkisinin bir özelliği vardır. Dilinizin üstünde temiz, belirgin bir tat bırakır, ama bir kez mideye girdi mi uzun bir süre insanın içini ateş basar. Hepsi bununla da kalmaz. Bilirsiniz ya, temiz bir kağıt parçasına limon suyuyla yazılan bir yazıdan hiçbir iz kalmaz. Ama kağıt bir dakika ateşe tutulursa harfler kahverengiye döner, anlam da ortaya çıkar. Viskiyi ateş, yazıyı da kişinin gönlünden geçen şeyler olarak düşünürseniz, Miss Amelia'nın içkisinin değerini anlarsınız. Üzerinde durulmadan geçip giden şeyler, zihnin karanlık köşelerinde barınan düşünceler ancak o zaman kavranır ve anlam bulur. Yalnızca dokuma tezgahını, sefertasını, yatağını, derken gene dokuma tezgahını düşünen bir dokuma işçisi bir pazar günü bu içkiden biraz içtikten sonra gözü bir bataklık zambağına ilişebilir. Çiçeği avucuna alıp narin, altın renkli goncaya alıcı gözüyle bakabilir, o zaman içine acı kadar yoğun bir sıcaklık yayılabilir. Bir dokumacı birden başını kaldırıp bakınca, ocak ayında bir gece yarısı gökyüzünde, daha önce görmediği soğuk, yabansı nuru görebilir, kendi küçüklüğünden derin bir korkuya kapılıp yüreği durabilir. İşte böyle şeyler olur birisi Miss Amelia'nın içkisinden içince. Acıdan yüreği kan ağlayabilir, ya da sevinçten başı göğe erebilir. Gel gelelim, bu deneyim ona gerçeği göstermiştir. Ruhuna dolan sıcaklıkla, orada saklı duran yazıyı görmüştür."
(Küskün Kahvenin Türküsü, Carson McCullers, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2005)