7 Aralık 2009 Pazartesi

Cam Kent'ten bir görüntü


Zaman zaman, bugün bana olduğu gibi, bir dahiyle karşılaşabiliyor insan:

Yaşını pek çıkaramadığım bir klarnetçi, yüzünü örten bir şapka giymişti, kaldırımda yılan oynatıcıları gibi bağdaş kurmuş oturuyordu. Tam önünde biri tef, öteki de trampet tutan kurulu iki maymun duruyordu. Biri tefi sallıyor, diğeri de trampete vuruyordu, tutturdukları acayip ama kusursuz sinkopa adam da müzik aletiyle bitmek bilmez küçük varyasyonlar doğaçlıyor, gövdesi kaskatı bir ileri bir geri hareket ediyor, bütün enerjisiyle maymunların ritmine uyduruyordu kendini. Kendi yarattığı evrende, başını bir kez olsun kaldırmadan, mekanik arkadaşlarıyla birlikte olmaktan memnun, kaygısızca, hissederek, düzenli ve ilmek atar gibi hareketlerle minörden çalıyordu. Bu böylece sürdü durdu, sonuçta hep aynı şeyi çalıyordu, yine de dinledikçe ondan ayrılamaz oldum.

O müziğin içinde olmak, o tekrarlardan oluşan çemberin içine çekilmek: insanın nihayet yitip gideceği yer orasıdır belki de.

-Paul Auster, Cam Kent, Metis

Hiç yorum yok: